Pazartesi görüşürüz demiştim ama dün yorgunlukla yazı yazacak halim yoktu.
Güzel bir festivalin ardından dün döndük Mons’a…
Festival sebebiyle işimizden ilk iznimizi alabildik 🙂 Çantaları hazırlayıp, Decathlon‘dan aldığımız tek kelimeyle harika Quechua çadırımızı kapıp yola koyulduk. Harika diyorum çünkü ben böyle 2 saniyede kurulup 2 dakikada toplanabilen çadır görmedim daha önce! Bu çadırın ön incelemesini Mümtaz yapmıştı daha önce buyrunuz :
http://www.mumtazdemirci.com/festival-telasi-cadir-nasil-alinir/
Perşembe günü Mons‘tan giderken öncelikle Lille‘e ulaşıp oradan Arras‘a geçmemiz gerekiyordu. Ancak Lille’e giderken trende bir sorun oldu ve bizi başka trene geçirdiler. Tabi başka trene geçmemiz gerektiğini anlamamız bizim için biraz zor olduğu için Arras’a gittiğini tahmin ettiğimiz gençlere sorarak durumu öğrendik. Onları takip ederek trenden inip başka bir trene bindik falan filan derken biraz maceralı bir şekilde Lille’e vardık. Vardığımızda Arras treni kalkmıştı ve bir sonraki tren 3 saat sonraydı! Vakit geçirmek için gardan dışarı çıktık.
Interrail’cıların da uğrak yeri olduğunu öğrendiğim Lille Garı’ndan çıkınca, Belçika-Mons’ta sürekli kullandığımız için alışkın olduğumuz hemen kocaman bir Carrefour var. Gezdik ettik karın doyurduk zaman geçirdik biraz alışveriş yaptık ve sonra döndük gara ve Arras trenine bindik.
Arras’a vardığımızda otobüslerle kamp alanına yönlendirmeler ve verilen Arras haritaları gayet başarılıydı. Biz de çadırı yük edinmeyelim diye kamp alanına gidip, çadırı kurup, şehri gezmek için kamp alanından ayrıldık.
Yine karınlar acıktı. En ucuz karın doyurma yöntemini yani marketten bir şeylerle öğünü geçirmeyi tercih ettik ve Mümtaz’ın anlatamıyla şu efsane olayı yaşadık :
yer:fransa, arras
main square festival’e katılmak amacıyla arras’dayız. festivalden bir gün önce gidip çadırlarımızı kuruyoruz. o günü şehir turu yaparak geçiriyoruz. festival gününün sabahı, yağan yağmurun da etkisiyle hava oldukça serin arras’da. bu sayede tahminlerimizin de ötesinde uyuyoruz. kamp alanında herşeyin pahalı olacağını düşünerek, haritamızda bir süpermarket aramaya başlıyoruz. belçika’da oldukça sık karşılaştığımız carrefour ismini görünce hemen koyuluyoruz yola. ama her zaman işler istenildiği gibi gitmiyor tabii. işte bu da o anlardan biri. dumur anı, “carrefour” un fransızca’da kavşak olduğunu farketmemizin hemen sonrası..
http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=21312058
Evet o hikayedeki mallardan biri benim 🙂
Böyle bir macerayla başladık! Sonrasında karın doyurmak için konser alanının yakınındaki Le Galatasaray isimli bir restoranda bir döner falan yedik.
Coldplay’inden tut Placebo’ya, Katy Perry’sinden tut Franz Ferdinand’ına müthiş bir festivaldi! Michael Franti diye bir adamı da buradaki performansıyla tanıdım ve acayip eğlenceliydi.
Biraz da fotoğraf çektik tabi elimdeki fotoğraflardan seçerek Picasa’ya yükledim. Ama benim çektiklerime fotoğraf denmeyebilir. Abilerim, ablalarım gayet iyi makinalarla güzel güzel DSLR makinalarla fotoğraflar çekti biz baktık tabi. Elde olanlar bunlar :
https://plus.google.com/photos/107503336533155004074/albums/5355631927324871297?banner=pwa
https://plus.google.com/photos/112599516262070058699/albums/5361065309258925617?banner=pwa
Konserde tanıştığımız bir grup elemanla facebook üzerinden yazışmak üzere isim ve e-posta adreslerini almıştık ama kamp alanından ayrılırken ben o yazdığım kağıdı çöpe attığım için adamlarla tekrar görüşme şansımız olmadı.
Böyle müthiş bir heyecanı yaşamada ön ayak olup işin çoğunu halleden Mümtaz‘a teşekkürü borç bilirim. Belçika’ya gitmemizin bile kesin olmadığı dönemde aldığımız festival biletlerinin yanmadığına da ayrıca seviniyorum!
Adını bile duymadığımız bir şehirde düzenlenecek festival için bilet alıp yola koyulmak gerçekten cesaret işiydi. Ama o zamanlarda yaptığımız çoğu şeyde olduğu gibi anlık mutluluklar yaşayarak umutulmaz bir festivali geride bırakmıştık. Şu an düşününce quechua çadır, carrefour, orangina vodka, coldplay hatırladıkça gülümseten minik anıları çağrıştırıyor bana. Bir gün başka bir şekilde yine yolumuz düşer belki oralara, kim bilir 🙂