90’lı yıllarda, çocuk yaşta Commodore 64 ile başlayan heyecanım, 2000’lerin başında öğrendiklerimi paylaşma arzusuna dönüştü. Öğreneyim diye uğraştığım Frontpage ile HTML sitelerle başlayan bu yolculuk, bir yurt odasında WAMP stack’ini öğrenip ilk WordPress blogumu kurmamla başka bir seviyeye geçti. Daha zengin içerikler üretip daha fazla şey paylaşabileceğim bir platformum olmuştu artık.
2008’den beri bu blog, önce kendime not düşmek için tuttuğum dijital defterim oldu. Üzerine karaladığım fikirler, öğrendiklerim ve küçük keşifler zamanla başkalarının da işine yarayacak bir arşive dönüştü. Geride kalan 17 yılda öğrenmeyi ve paylaşmayı hiç bırakmadım. Yazma isteğim hep vardı ama hayat, iş ve hayat temposu nedeniyle bu blogda paylaşımlarım azaldı. Her yeniden yazma ihtiyacı hissettiğimde, bir WordPress teması değiştirip heyecanımı körüklemeye çalıştım. En sonunda köklü bir değişikliğe gitmeye karar verdim.
Şimdi ise uzun süredir aklımda olan bir dönüşümü hayata geçirdim: WordPress’ten Astro’ya geçiş yaptım. Statik site üreticilerinin sunduğu sade yapı, hız ve özelleştirme özgürlüğü bana yeniden o eski heyecanı hatırlattı (döndük mü kürkçü dükkanına!) Bu geçiş sadece teknik bir değişiklik değil, aynı zamanda yeniden yazmaya, üretmeye ve paylaşmaya dair bir karar.
Bundan sonrası için, yeniden kendi hızımda, kendi keyfimce… vibe-blogging zamanı.
Yorumlar (0)